Seyyit Nesimi
Seyyit Nesimi’nin Yaşamı
Yedi ulu ozanları arasında yer alan İmadeddin Nesimi, Azerbaycan Türklerinden ermiş bir Hak aşığıdır. Allah, Muhammed, Ali yolunda aşk ile yürüyüp Erenler meydanında canını Hz. Hüseyin gibi kurban eden ulu bir kişidir. Ulu olmak manevi sırlara ermiş veli kişiler için kullanılan bir kelimedir.
1439 – 1417 yıllarında yaşadığı sanılmaktadır. Doğduğu yer kalında değişik rivayetler bulunmaktadır. Bağdat,Nusaybin, Diyarbakır, Şiraz,Irak Antep, Kilis, Halep gibi geniş bir coğrafyada yaşadığı konusunda bir çok rivayet vardır.
Seyit Nesimi; ün salmış ve yüzyıllar boyunca Ehlibeyt ocaklarında ve tekkelerde dilden dile, nesilden nesile dizeleri söylenmiş ve günümüze kadar canlı olarak gelmiştir. Özellikle Hz. Hüseyin gibi canını kurban etmesi gönüllerde yer edinmiş ve hüzünle anılmıştır.
Sözlerinin manevi derinliği ile Hak aşıkların gönlünde yer etmiş Seyyid Nesimi “Enel Hak” diyerek Hakkın sırlarını açığa vurduğu için devrin ulemasının fetvası ile yaşamına son verilmiştir.
Enel Hak sırını söylemesi
…Şunu da bilin ki, Allah kişi ile kalbinin arasına girer.. Enfal-24,…Nerede olursanız olun o sizinle beraberdir. Hadid-4,…Ve Biz, ona şah damarından daha yakınız. Kaf-16 Yüce Tanrı sırlarına vakıf olan Nesimi, bu sırrı ““Mansur ene’l-hak söyledi/hakdır sözü hak söyledi” diyerek açığa vurmuş ve uleması tarafından verilen kafir, zındık diyerek katli vaciptir fetvası ile yaşamına son verilmiştir. Nesimi Muhammed Ali soyundan olması nedeni ile Seyyit’tir. Seyyit olması nedeni ile bu fetvayı kendisine onaylatıldığı söylenir.
Hz.Hüseyin gibi Şehit oluşu
Halep şehrinde Mısır Memlük Sultanı Melikü’l-Müeyyed emri ile Kadı Müeyeed tarafından yazılan fetva ile derisi yüzülerek öldürülmüştür. Fetvada yazılı olan “Bu kişi öyle bir murdardır ki, kanından bir damla, birinin bir uzvuna değse, orası su ile yıkamakla temiz olmaz murdar olur. O uzvu kesip atmak gerekir.”
Kadı, Seyyid Nesimi’nin derisini yüzenlere “Dikkatli yüzün, kanından bir damla bulaşırsa o kişinin uzvu kesilecektir.”
Yüce Tanrı’nın hikmeti ile Seyyit Nesimi’nin kanı sıçrayarak kadının parmağına bulaşır. Kadı hemen parmağına değen kanı siler. Yanında bulunan kişiler hemen “Kadı efendi, fetvana göre Nesimi’nin kanı parmağına değdir. Kesilmesi gerek” diye hatırlatmada bulunurlar.
Kadı, “Su ile yıkarım. Bu hüküm ana gerekmez” diye kendi fetvasının kendisine uygulanmasına mani olur.
Bunun üzerine Nesimi, “Ey Çalap , bak ki senin rızan için bu miskin Nesimi canından geçer. Hele şu münafık kadı, bir parmağı için Hak’tan kaçar.”
Yine dilden dile anlatılan rivayete göre Nesimi derisini sırtına atar ve yoluna yürürken yolda bir kadına rastlar. Yanında çocuğu bulunan kadın sorar.
- Vah, vah neden sana zulmü yaptılar diye feryat eder.
- Doğruyu söyledim, diye cevap verir Nesimi
- Hiç doğruyu söyleyene bu zulüm yapılır mı? Diye karşılık verir kadın,
Sana da bir doğru söz söyleyeyim der Nesim ve
- Yanındaki zina çocuğun babası kim? Diye sorar.
Bu soruyu duyan Kadın hiddetlenerek hemen yerden taşı alarak Nesimi’yi taşlamaya başlar.
Nesimi “Ben sana demedim mi, doğruyu söyledim diye yaptılar. Bak sana da doğuyu söyledim beni taşladın.”
Derisini sırtına alarak derisi yüzülmüş halde Kilis üzerinden Antep bölgesine gittiği ve yolu geçtiği köylerde bir çok rivayetin olduğu hala bölgede dilden dile anlatılmaktadır. Gaziantep’in merkez Şehitkamil ilçesi Aktoprak beldesinde Hak’kın rahmetine kavuşmuş ve türbesi buradadır.
Bir başka rivayte göre ise Seyyit Nesimi öldürüldükten sonra cesedi yedi gün Halep’te teşhir edilir. Sonra parçalara ayrılır. Göz dağı verilmek için onu seven Dul Kadiroğlu Ali Beğ’le kardeşi Nâsırü’d-Dîn’e ve Kara Yülük Osman’a gönderilmiştir.
Allah yolunda canını verdiği için Şehitlik mertebesine ermiştir.
Bu cihana sığmazam
Bende sığar iki cihan, ben bu cihana sığmazam
Yersiz, yurtsuz cevher benim, hiçbir mekana sığmazam
Hem sedefim hem inciyim, Sırat’tan da geçiciyim
Bunca atlas kumaş ile ben bu dükkana sığmazam
Gizli hazine benim işte, göz önünde olan da ben
Maddenin cevheri benim, dağa, ummana sığmazam
Can ile cihan benim, dünya ile zaman menem
Ama ne dünyaya, ne zamana sığmazam
Yıldızlara felek benim, vahiy ile melek benim
Çek dilini dilsiz kesil, ben bu lisana sığmazam
Zerre benim güneş benim; çar penc û şeş sırlar benim
Her şey açık ve meydanda, ben bu meydana sığmazam
Ateşteki ağaç benim, dönüp duran şu taş benim
Bak şu ateş yalımına, ben bu yanana sığmazam
Şeker benim, bal da benim. Güneş benim ay da benim
Herkese can bağışlarım, ama ben cana sığmazam
Gerçi bugün Nesimi’yim, Haşimi’yim Kureyşî’yim
Bundan uludur ayetim; ayete şana sığmazam
Seyyit Nesimi
Nihat Vural
25.10.2018
Kaynak : Ehlibeyt ocakları